17 Haziran 2014 Salı

Laser Yazıcılarınızın Temizliğini Nasıl Yapmalısınız?


Laser Yazıcı Temizliği :


Baskı işlemi sırasında kağıt, toner ve toz tanecikleri ürünün içinde birikebilir. Bu durum, zaman içinde toner benekleri veya lekeleri ve kağıt sıkışması gibi baskı kalitesiyle ilgili sorunlara neden olabilir. Bu tür sorunları düzeltmek ve önlemek için baskı kartuş alanını, kağıt alma silindirini ve yazıcı kağıt yolunu temizleyebilirsiniz.

Yazıcıyı Temizleme


Ürünün farklı parçaları ve alanlarını temizlemek için aşağıdaki bölümlerdeki adımları kullanın.

Yazıcının dışını temizleme


Gerektiğinde temiz, nemli bir bezle ürünün dışını temizleyin.
*** Ürün üzerinde amonyak tabanlı temizleyiciler kullanmayın.

Baskı kartuş alanı ve kağıt alma silindirinin temizlenmesi


Baskı kartuş alanı ve kağıt alma silindirini temizlemek için aşağıdaki adımları uygulayın. Kağıt alma silindiri üzerindeki kir veya pislik birikmesi ürün kağıt beslemesinde hatalara veya çalışmamaya neden olabilir. Bu alanı temizlemek çıktıların kalitesini geliştirebilir.
  1. Ürünü kapatmak için Güç düğmesine ( ) basın.
  2. Güç kablosunu ürünün arka tarafından çıkarın.
  3. Şekil 1: Güç kablosunun çıkarılması
  4. Ürünün soğumasını bekleyin.
  5. Yazıcı kartuş kapağını açın ve ardından yazıcı kartuşunu çıkarın.
    *** Baskı kartuşunun hasar görmesini önlemek için, doğrudan ışığa maruz kalmasını en aza indirin. Baskı kartuşunu bir kağıt sayfası ile sarın.
    Şekil 2: Yazıcı kartuşunun çıkarılması
  6. Kuru, tiftiksiz bir bezle kağıt yolu alanındaki ve baskı kartuşu boşluğundaki tüm atıkları temizleyin.
  7. Kağıt alma silindirini bulun.
    Şekil 3: Kağıt alma silindiri

    1 - Kağıt alma silindiri
  8. Tiftiksiz bir bezi tuvalet ispirtosuyla (izopropil alkol) ıslatın ve daha sonra kağıt alma silindirini ovalayın.
    Şekil 6: Tuvalet ispirtosu ve temiz bez
    *** Tuvalet ispirtosu yanıcı bir malzemedir. İspirto ve bezi açık alev veya ısı kaynaklarından uzak tutun. Ürünü kapatmadan önce ispirtonun tamamıyla kurumasını bekleyin.
    NOT:Kaliforniya'nın belli bölgelerinde, hava kirliliği kontrolü yönetmelikleri, bir temizlik maddesi olarak sıvı izopropil alkolün (IPA) kullanımını kısıtlamaktadır. Kaliforniya'nın bu bölgelerinde lütfen önceki önerileri dikkate almayın ve kuru ve tiftiksiz bir bez kullanın. İstenilirse bez suyla nemlendirilebilir.
  9. Kuru, tiftiksiz bir bez kullanarak kiri temizlemek için kağıt alma silindirini silin.
    Şekil 7: Kuru bir bezle kağıt alma silindirini temizleyin
  10. Ürüne tekrar takmadan önce kağıt alma silindirinin tamamen kurumasını bekleyin.
  11. Yazıcı kartuşunu yeniden takın ve ardından yazıcı kartuş kapağını kapatın.
  12. Güç kablosunu tekrar ürünün arkasına takın.
    Şekil 11: Güç kablosunun yeniden takılması
  13. Ürünü açmak için Güç düğmesine ( ) basın.

Yazıcı kağıt yolunun temizlenmesi


Çıktılarda toner benekleri veya lekeleri varsa ısıtıcı tertibatı ve silindirler üzerinde biriken kağıt ve toner parçacıklarını silmek için yazıcı temizleme özelliğini kullanabilirsiniz. Kağıt yolunun temizlenmesi yazıcının ömrünü de uzatabilir.
Şekil 12: Toner lekeleri
NOT:En iyi sonuçlar için, bir asetat kullanın. Asetat kağıdınız yoksa, pürüzsüz bir yüzeye sahip (70 - 90 g/m2 arasında) bir fotokopi makinesi kağıdı kullanın.

14 Haziran 2014 Cumartesi

İlk Babalar Günü Ne Zaman Kutlandı?


BABALAR GÜNÜ NE ZAMAN? İŞTE 2014 BABALAR GÜNÜ TARİHİBabalar günü, bir erkeğin hayatındaki en önemli ve anlamlı günlerin başında gelir… Babalar günü ilk olarak 1907 yılında Amerika’da meydana gelen bir maden kazasında çoğunluğun baba olduğu 360 erkeğin ölümünün ardından her yıl önceleri anma günü olarak kutlanmaya başlandı. Batı Virginia’da meydana gelen bu talihsiz olay bugünlere uzanan babalar günü kutlamasının ilk adımını oluşturuyor.
 
Babalar Gününün bugüne taşınan geleneksel kutlama sürecinin başlangıcı ile ilgili söylentiler sadece Batı Virginia’daki maden kazası ile sınırlı değil. Çok değil kazayı takip eden birkaç yıl sonra, 1910’a gelindiğinde Washington’lu Sonara Smart Dodd, Sivil Savaş Veterineri olarak çalışan ve 6 kardeşi ile birlikte kendisini tek başına büyüten babasına, tıpkı anneler günü gibi özel bir gün hediye etmek istemesiyle geliştiği de biliniyor… Sonara Smart Dodd; annesinin doğum yaparken ölümünün ardından babasının, nasıl da son derece cesur ve sevgi dolu bir biçimde kendisini ve kardeşlerini büyüttüğünü tüm dünyaya duyurmak için böylesi bir gün düzenliyor. Böylece resmi olarak ilk babalar günü 19 Haziran 1910’da kutlanıyor…
 
Babalar gününün resmi olarak tüm dünya ülkelerince kabulü elbette bu iki olayın ardından hemen gelişmiyor. Süreçler 1924 yılında Amerika Devleti Başkanı Calvin Coolidge’nin desteğine kadar uzuyor. Bu dönemsel süreçler de babalar gününün tüm dünyada kabulüne yetmiyor. 1972 yılında o dönemin başkanı Nixon’un babalar gününü her yıl haziran ayının 3. haftası kutlanması yönündeki bildirisinin ardından adreslenen gün, önce Amerika’da ardından da hızlıca yayılarak tüm dünya ülkelerince kutlanmaya başlanıyor.
 
Günümüzde Türkiye’de de her yıl haziran ayının üçüncü haftası Pazar günü kutlanan babalar günü, babanıza verdiğiniz değeri, onun hayatınızdaki yeri ve anlamını gösterebileceğiniz en önemli günlerden biri…

12 Haziran 2014 Perşembe

Enerjinizi Bitirmeyin.

ENERJİNİZİ ÇALAN 7 ŞEY

ENERJİNİZİ ÇALAN 7 ŞEY


Yorgun hissediyorsunuz ve neden kaynaklandığını bilmiyor musunuz? Aşağıdaki maddelerden biri veya birkaçı sorunuzun cevabı olabilir.

1. Sandalye veya Koltukta Uzun Süre Oturmak

Uzun bir süre boyunca, bir pozisyonda oturmak enerjinizi azaltabilir. Televizyon seyrederken veya bilgisayar kullanırken bile bu durum söz konusu olabilir. Çünkü vücudunuz hareketsizliği uyumakla eş tutar.
Çözüm: Sık sık gerinin, kalkın ve biraz dolaşın. Bu molalar vücudunuzu uyanık tutacaktır.

2. Kötü Duruş Enerjiyi Boşa Harcar

Vücudu dik hâlde tutmaya çalışılırken büyük miktarda enerji harcanır. Kötü duruş (öne eğilme veya sallanma) omurganın hizasını bozar. Omurganın dengesi ne kadar bozulursa, kaslar da bunu telafi etmek için o kadar enerji harcar.
Çözüm: Hareket ederken, oturuyorken veya ayakta dururken başınız ve vücudunuzun bir doğruda olmasına özen gösterin. Başınız öne düşmesin. Kulaklarınız omuzların tam üstünde olsun.

3. Çok Düşük Kalorili Diyetler Yorgunluğa Neden Olur

Fazla kilolardan kurtulmak enerjinizi artıracaktır, ama bunu çok düşük kalorili diyetler yoluyla yapmak size yardımcı olmaz. Bu diyetler, özellikle günlük alımın 850 kaloriden az olduğu diyetler, sizi daha yorgun yapacak, hatta sağlığınızı başka yollardan etkileyecektir.
Çözüm: Sağlıklı beslenerek kilo vermeye çalışın. Hazır gıdalardan ve şekerli yiyeceklerden kaçının, porsiyonlarınızı küçültün. Haftada 1 kilo vermek en ideali.

4. Sürekli Kapalı Ortamlarda Bulunmak

Evden işe, işten eve gibi bir yaşam tarzı, özellikle soğuk kış aylarında, kolaylıkla benimsenebiliyor. Ama temiz havadan ve güneş ışığından yeterince yararlanmamak başka bir yorgunluk nedeni.
Çözüm: Günde en az bir kere 10 dakikalık yürüyüşe çıkın. Hava bulutlu bile olsa daha fazla güneş ışığı alacak ve temiz havadan faydalanacaksınız.

5. Poğaça Gibi Karbonhidrat Oran Fazla Yiyeceklerle Kahvaltı Yapmak

Karbonhidrat oranı fazla olan yiyecekler kan şekerinin bir anda yükselmesine neden olur. Ama bir-iki saat içinde de kan şekerinde ani bir düşüş yaşanır. Sonuç mu? Enerjiniz kalmadığından bitkin düşüverirsiniz.
Çözüm: Kahvaltı günün en önemli öğünü. Bu öğünü atlamadan, lif ve protein açısından zengin besinlerle kahvaltınızı yapın.

6. Sürekli Endişe Enerjinizi Yok Eder

Eğer gün boyunca bir şey hakkında kaygılanırsanız, kalp atış hızınız ve tansiyonunuz yükseleceğinden, kaslarınız sıkılaşacağından yorgunluk ortaya çıkacaktır.
Çözüm: Endişelerinizi çözmek için biraz zaman ayırın. Pozitif çözümler üzerinde düşünmeye çalışın ve sonra endişelerinizi zihninizden kovun. Bir görev veya bir ödevi sabah ilk iş olarak yapın ki bütün gün bunun hakkında endişelenmeyin.

7. Kış Günleri Bitkinliği Artırır

Günün kısa olduğu kış zamanı uyku uyanıklık döngüsü bozulabilir. Kışın daha az güneş ışığı alınacağından, uykuya dalma hormonu olan melatonin daha fazla salgılanır. Bu da uykulu bir hâle neden olur.
Çözüm: Kış günlerinde mümkün olduğunca dışarı çıkmaya çalışın, bol meyve ve sebze yemeye özen gösterin. http://www.kartustonerplaza.com/

9 Haziran 2014 Pazartesi

Emniyet Kemeri Kullanmanın Önemi

Emniyet kemeri kullanmanın önemi:
Emniyet kemeri herkesin çok alıştığı ve kullandığı ama değeri fazla da bilinmeyen bir güvenlik sistemidir. Otomobildeki en önemli güvenlik öğelerinden biridir. Her şeyde olduğu gibi, ancak doğru kullanıldığında en iyi şekilde çalışır. Emniyet kemerinin alt bölümü iki tarafta legen kemiğinin üzerinden ve üstte de omuzun üzerinden geçmelidir. Emniyet kemerinin görevini en iyi şekilde yapabilmesi için bu gereklidir. emniyet kemeri yükseklik ayarı, emniyet kemerinin farklı boylardaki insanlara göre ayarlanabilmesini sağlar. Bir çarpışma sırasında emniyet kemerinin makarası kilitlenir ve aracın içindekilerin fazla hareket etmesini önler.
Birçok sürücü, kısa yolculuklarda emniyet kemerinin hiçbir işe yaramadığını düşünüyor, ancak emniyet kemeri kullanımını en çok gerektiren aslında kısa mesafeler oluyor. Çünkü ölümlü trafik kazalarının yüzde 80′ i sürücülerin evlerine 30-35 kilometre uzakta ve saatte 55-60 kilometre hızın altında gerçekleşiyor.
Ayrıca kazalardaki ölümlerin yüzde 35′ i şehir içinde ve büyük olasılıkla günlük güzergahlar üzerinde meydana geliyor.
Emniyet kemeri kullanılmıyorsa 30 kilometre hızla çarpıldığında bile ağır yaralanma riski çok fazla oluyor.
Araştırmalar, emniyet kemeri takmamış yaralıların yüzde 70′ inin, 50 kilometreden daha düşük bir hızda yol alırken yaralandığını, 50 kilometre hızdaki bir çarpmanın, 4. kattan düşmeyle eşdeğer olduğunu ortaya koydu.
ÇARPMANIN ETKİSİ TONLARLA İFADE EDİLİYOR:


Bazı sürücüler düşük hızdaki çarpmalarda araç içinde sıkıca tutunup etkiyi düşüreceğine inanıyor. Bunu yapmak için öncelikle saniyenin dilimlerini kullanabilmesi ve çok güçlü kol kaslarına sahip olması gerekiyor.
Kol kasları 25 kilogramın üzerindeki bir güce çok fazla dayanıyor. Ancak bir duvara 50 kilometre hızla çarpma esnasında iki tonu geçen bir etki oluşuyor ve buna engel olmak için 75 kilogram güç gerekiyor. Kollar bunu engelleyemiyor, ancak 2,5-3 tonluk bir etkiye direnebilecek şekilde tasarlanan emniyet kemeri, kol ve bacakların parçalanmasını önleyebiliyor.
Yapılan araştırmalar, kaza anında en iyi yerin aracın içi olduğunu ortaya koyuyor. Aracın dışına fırlatılma durumunda, ölüm riski 25 kat daha fazla oluyor. Araçtan fırlayan kişi, yumuşak ve yeşil çimlerin üzerine düşmüyor. Fırlama ile kişi aracın ön camına, kaldırıma, başka bir araca çarpabiliyor.
ARAŞTIRMALARA GÖRE ARACIN SAATTE 80 KİLOMETRE HIZLA DUVARA ÇARPMA ANINDA GERÇEKLEŞENLER SIRASIYLA SÖYLE SIRALANMAKTADIR:

Çarpmadan 26 milisaniye sonra ön tamponlar araca gömülür. Araç kendi ağırlığının 30 katı bir kuvvetle frenlenir. Sürücü ve yolcular emniyet kemeriyle bağlı değillerse 80 kilometre süratle araç içinde harekete devam ederler.
-30 milisaniye sonra sürücü koltuğuyla beraber 15 santimetre öne doğru fırlar.
-44 milisaniye sonra sürücü göğüs kafesiyle direksiyona çarpar.
-50 milisaniye sonra araç ve içindekiler üzerinde, kendi ağırlıklarının 80 katı büyüklükte bir kuvvet etki eder.
-68 milisaniye sonra sürücü 9 tonluk bir kuvvetle gösterge paneline çarpar.
-92 milisaniye sonra sürücü yanındaki yolcuyla beraber aynı anda kafasını ön cama çarpar, yolcu bu çarpmayla kafasına ölümcül bir darbe alarak camdan dışarı fırlar.
-100 milisaniye sonra direksiyon tarafından tutulan sürücü tekrar aracın içine düşer.
-110 milisaniye sonra sürücünün arkasında oturan yolcu sürücü seviyesine yükselir ve kafasıyla sert bir darbe yapar aynı anda kendisi de sert bir darbe alır.
-150 milisaniye sonra tekrar sessizlik egemen olur. Cam, çelik, plastik parçaları yere düşer.
-200 milisaniyeden daha kısa süre içerisinde her şey biter.   http://www.kartustonerplaza.com/

7 Haziran 2014 Cumartesi

Kalbiniz Sevenleriniz İçin Çok Önemli..

Artık herkesin dikkat etmesi gereken bu konuyu sizinle paylaşmak istedik.

Kalp Krizi Nedir?


KALP KRİZİ (AKUT MİYOKARD İNFARKTÜSÜ) NEDİR?
Kalp krizi (miyokard enfarktüsü) kalp kasının bir bölümünün o bölgeye yetersiz kan akışından dolayı ölmesi (kalıcı hasara uğraması) sonucu meydana gelir.
Kalbi besleyen damarların kan akımının çeşitli nedenlerle ani azalmasına veya kesilmesine bağlı olarak gelişen ve o damarın beslediği kalp kasında çeşitli derecede hücre ölümü ile sonuçlanan ve kalp krizi olarak bilinen bir hastalıktır Hastaların kalp krizinden kaybedilmelerinin önlenmesi olayın ilk anından itibaren en kısa zamanda hastaneye ulaşmasına bağlıdır
Her 5 ani ölümün biri kalp krizinden dolayı gerçekleşmektedir. Kalp krizi yetişkinlerdeki ani ölümün başlıca nedenlerinden biridir.
Nedenler ve Risk Faktörleri
Kalp krizlerinin çoğu koroner arterlerde (kalp kasına kan ve oksijen taşıyan atardamarlar) oluşan pıhtılar (trombüs) sebebiyle meydana gelir. Pıhtılar genelde ateroskleroz sonucu meydana gelen değişiklikler yüzünden daralmış koroner arterlerde oluşur. Arter duvarının içindeki aterosklerotik plak bazen çatlar ve bu da pıhtı oluşumunu tetikler. Koroner arterlerdeki pıhtılar kalp kasına kan ve oksijen akışını engeller, bu da o bölgedeki kalp hücrelerinin ölümüne sebep olur. Hasar gören kalp kası kasılma yeteneğini kaybeder ve kalbin geri kalan kısmı hasar gören bu bölümün işini de yapmak zorunda kalır.
Koroner arter hastalıklarının ve kalp krizinin risk faktörleri genel olarak kalp damar hastalıkları risk faktörlerinin aynısıdır: hipertansiyon, hiperkolesterolemi, diyabet, sigara içmek ve ailede erken yaşta koroner kalp hastalığı görülmesidir.
Belirtilen risk faktörlerinin çoğu fazla kiloyla ilgilidir. Dar olan bir damarın üzerinde pıhtı oluşumunu her hangi bir neden başlatabilir. Bazen ani ve bunaltıcı stres buna neden olabilir. Son birkaç senede, koroner arter hastalığı için, artmış homosistein, C-reaktif protein ve fibrinojen seviyeleri gibi yeni risk faktörleri saptanmıştır. Yüksek homosistein, beslenmeye folik asit ilavesiyle tedavi edilebilir. Ancak bu yeni risk faktörlerinin pratik değeri üzerine çalışmalar hala devam etmektedir ve halen homosistein seviyesinin düşürülmesinin olumlu etkileri olduğuna ait kesin kanıtlar yoktur.


Kalp Krizinin Tanısı (teşhisi):
Kalp krizi geçirmekte olan hastaların temel şikayeti göğüs ağrısıdır:
  • Göğüs ağrısı:
    • Göğüs kemiğinin arkasındaki göğüs ağrısı kalp krizinin en önemli belirtisidir; fakat, özellikle diyabet hastalarında ve yaşlılarda, bu ağrı çok belirsiz olabilir yada hiç hissedilmeyebilir (sessiz kalp krizi). Ağrı sıklıkla göğüsten omuz yada kollara, ense, dişler, çene, karın veya sırta doğru yayılır. Bazen ağrı sadece bu bölgelerden birinde hissedilir.
  • Göğüs Ağrısının özellikleri:
    • Ağrı 20 dakikadan fazla genellikle saatlerce sürer ve genelde dinlenme yada nitrogliserinle geçmez,
    • Ağrı, şiddetli ve künt vasıftadır. Fakat keskin veya belirsiz olabilir,
    • Ağrı, sıkıştıran, ağırlık, baskı yapıcı tarzda olabilir,
    • Göğüste daralma hissi uyandırabilir,
    • “Göğüsde fil oturuyormuş” gibi veya
    • Hazımsızlık olarak da hissedilebilir. Beraberinde sıklıkla soğuk terleme ve ölüm korkusu da vardır.
  • Kendi başına yada göğüsteki ağrıyla birlikte hissedilebilen diğer belirtiler şunlardır:
    • Nefes darlığı
    • Öksürük
    • Baş dönmesi ve sersemleme
    • Bayılma
    • Mide bulantısı ve kusma
    • “Kıyametin geldiği” hissi
    • Sıkıntı.
Göğüs ağrısı olduğunda özellikle risk faktörlerine de sahipseniz mutlaka doktorunuza veya bir sağlık kuruluşuna gitmelisiniz. Kalp krizi tanısını mutlaka doktor koymalıdır. Tanıda 3 önemli bulgudan yararlanılır:
  1. Hastanın şikayeti: bunu esas itibarıyla göğüs ağrısı oluşturur.
  2. EKG (elektrokardiyogram): kalp krizlerinin büyük bir çoğunluğunda EKG'de kalp krizine özgü değişiklikler olur. Bu değişiklikleri saptamak için sık aralıklarla EKG alınır.
  3. Laboratuarda yapılan kan testleri: bununla infarktüsle birlikte kana karışan bazı enzimlerin (CPK, CPK-MB, Troponin T ve I, myoglobin) düzeyi ölçülerek tanı kesin olarak konur.
Kalp krizi tanısı koymak için yukarıdaki bulgulardan en az 2'si olmalıdır. Dolayısı ile 1 bulgu tek başına tanı koymak için yeterli değildir.
 
Ayrıca aşağıdaki testler, kalp krizi geçiren hastalarda kalpte gelişen hasarın büyüklüğünü ortaya koymak için (genellikle kriz dönemi atladıldıktan sonra) kullanılır:
  • Ekokardiyografi
  • Koroner anjiyografi ve sol ventrikülografi
  • Nükleer ventrikülografi (MUGA veya RNV)
 
Kalp krizinde tedavi:
Kalp krizi acil bir durumdur. Hastaneye yatmayı ve yoğun bakımı gerektirir. Çünkü ölümcül ritim bozuklukları (aritmiler) kalp krizinin ilk bir kaç saatinde ölümün başlıca sebebidir.
Tedavinin amaçları kalp krizinin ilerlemesini durdurmak, kalp hasarını en az düzeyde tutmak, iyileşebilmesi için kalbin taleplerini azaltmak ve komplikasyonları önlemektir.

Akut miyokard infarktüslü hastaların yaşatılmasında önemli etkenler şöyle sıralanabilir
  • Hastaların hastaneye ulaştırılması
  • Hastanede yapılması gerekenler
  • Koroner bakım ünitesinde tedavi
  • Koroner bakım ünitesinden taburcu olduktan sonra yapılanlar
 
Kalp krizinde erken tanı çok önemlidir. Zaman geçtikçe ritim bozukluklarından yaşamı yitirme ihtimali artacak ve harap olan kalp kası miktarı artacaktır. Harap olan kalp kasının telafisi yoktur. Kalp krizinde "ZAMAN=KALP KASI" demektir.
 
HASTALARIN HASTANEYE ULAŞTIRILMASI

20 yıl önce hastane dışında kalp krizinden olan ölümlerin 2/3’ü krizin başlangıcından birkaç dakika içinde olmuştur Bu nedenle canlandırma işlemlerinin çabukluğuna bağlıdır Tehlikede olan kalbin kurtarılması için üç tip gecikme minimuma indirilmelidir

  • Hasta ve Yakınları Tarafından Yardım Çağırılmasında Gecikme
  • Ambulanstaki Sağlık Personelinin Acil Telefona Cevabının Gecikmesi
  • Hastanın Hastaneye Getirilmesindeki Gecikme
 
Hastanın tam teşekküllü bir hastanenin acil bölümüne getirilme süresi mümkün oldukça kısaltılmalıdır Bütün amaç hastanın en iyi tedavi edileceği yere ölmeden ulaştırabilmektir


HASTANEDE YAPILMASI GEREKENLER

Kalp krizi şüphesi ile gelen bütün hastalar koroner bakım ünitesine alınarak monitörize edilmeli acil tedaviye başlanmalıdır

 
Kalp krizi geçiren hastaların modern tedavisinde yaklaşım:
  • Semptomların kontrolü
  • Krizin birkaç saati içinde daha fazla kalp hücresi zedelendirmenin sınırlandırılması ve ölümlerin azaltılması
  • Tekrar kriz riskinin ve/veya kalp krizi sonrası ölümlerin azaltılmasını kapsar
 
Hastaların yüksek veya düşük risk gruplarına ayrılması bu tedavi yaklaşımını kolaylaştırır
Eğer hasta ilk 12 saat içinde gelmiş ise tıkalı damarın açılması ile kalp kasının ölmesi önlenebilir. Bunun 2 yöntemi vardır:
  • Damardaki tıkanmadan sorumlu pıhtıyı eritmek (trombolitik tedavi),
  • Tıkalı bölgeyi balon+stent ile açmak.

Sişayetlerin- göğüs ağrısının kontrolü: Göğüs ağrısının giderilmesi; sadece hastayı rahatlatmaz Aynı zamanda ağrısının sebep olduğu aşırı sempatik aktivitenin kalp damar sisteminde meydana getirdiği (kan basıncı artışı ve kalp hızında ve kasılmasında artma sonucu kalbin iş yükünün artması gibi) olumsuz etkilerin düzeltilmesini de sağlar.

İlaç Tedavisi: Koroner bakım servislerine müracaat eden kalp krizi gerçiren hastaların %5 ile %10’unda kalp ritm bozukluğu meydana gelir ve bu durum ani ölümlerin başlıca nedenleridir Bu ritm bozukluklarının önlenmesi ve tedavisi ana hedeflerdendir Ayrıca kalbin kanlanmasını artırıcı ve pıhtıyı eritmeye yönelik ilaç tedavileri uygulanmaktadır

Trombolitik Tedavi: İnfarktüsün ilk saatleri içinde daha fazla kalp dokusunun zedelenmesini önlemek amacı ile yapılan pıhtı eritici tedavidir Tüm kalp ataklarının %80’inden fazlasında ve miyokard infarktüsünde koroner kan akımının azaltılmasından koroner damar içindeki pıhtı sorumludur Hemen pıhtı eritilebilirse kalp hasarı azaltılabilir Ölüm oranıda buna paralel olarak düşer

Primer Perkutan koroner girişim: Modern tıpta girişimsel tedavi yöntemlerinin gelişmesine paralel olarak kalp krizinde tıkalı olan damarın acil olarak (60-90 dakikalık kabul edilebilir gecikme süresini aşmamak kaydıyla) yapılan anjiyografiyi takiben koroner anjioplasti (balon) ve stent yerleştirilmesi mümkün olmaktadır. Şikayetlerinin başlangıcına göre geç gelen hastalarda trombolitik tedavinin etkinliği nispeten azaldığı için primer perkutan koroner girişim gecikmiş başvurularda daha etkili olmaktadır. Ancak bu girişimsel tedavinin bu konuda organize olabilen deneyimli merkezlerde yapılması önerilmektedir.
 

Koroner Bakım Ünitesinde Kalma Süresi:
 
Geçen bir yıl boyunca kalp krizi geçiren hastaların hastane ve koroner bakım ünitesinde kalma süreleri gidererek kısalmıştır İyi seyirli kalp krizi geçiren hasta sıklıkla hastanede 2 gün yatak dışına çıkar ve sandalyede oturabilir Ekseriya 48-72 saat sonra ara bakım ünitesine nakledilir Koroner bakım ünitesine alındıktan sonra erken saatler içinde hastaya kalbin pompalama fonksiyonu ekokardiografi yapılarak hastanın prognozu tayin edilebilir ve ilaçla tedavinin programı belirlenir
 
Kalp Krizi Komplikasyonları (istenmeyen olaylar-hastalığın ağırlığını ve dolayısı ile ölüm olasılığını artıran olaylar)
  • Ventriküler takikardi, ventriküler fibrilasyon, kalp blokları gibi aritmiler
  • Konjestif kalp yetmezliği
  • Kardiyojenik şok (Hastane içinde tedaviyle % 50-75 olan ölüm riski tedavisiz hastalarda % 100’e kadar çıkmaktadır)
  • Enfarktüsün yayılması-etkilenmiş kalp dokusu miktarının artması
  • Perikardit – kalbin dışını çevreleyen zarın iltihaplanması
  • Pulmoner embolizm (akciğerlere kan pıhtısı atılması)
  • Tedavi sonrası komplikasyonlar (örnek olarak, trombolitik ajanlar kanama riskini artırır.)
 
 
Taburculuk:
Hastanın yaşam tahmini, krizde kalpte hasar gören dokunun büyüklüğü ve yeriyle ilgili olarak değişiklik gösterir. Kalbin iletim sistemi (kalp kasılmasını sağlayan uyarıları üreten sistem) zarar görmüşse sonuç daha kötüdür. Vakaların yaklaşık üçte biri ölüm ile sonlanır. Eğer krizden 2 saat sonra hasta hala hayattaysa hayatının geri kalan kısmında yaşama şansı yüksektir.
Komplikasyon olmayan durumlarda tamamen iyileşme görülebilir; kalp krizleri günlük yaşamı ciddi ölçüde kötü etkilemezler. Genellikle kişi yavaş yavaş cinsel aktivite de dahil olmak üzere normal aktivitelerine ve eski yaşam stiline devam edebilir
Bir kalp krizinden sonra dikkatli bakım, ikinci bir kalp krizi riskini azaltmak açısından önem taşımaktadır. Genelde yavaş yavaş normal bir yaşam stiline dönmenize yardımcı olmak için kardiyak rehabilitasyon programları önerilmektedir. Doktorunuzun önerdiği egzersiz, beslenme ve ilaç tedavisini düzenli uygulayın.
 
HASTANE SONRASI TAKİP

ABD’de kalp krizi geçiren hastaların %10’u hastaneden çıktıktan 1 yıl sonra ölürler Bu oran kardiyak problemler için risk faktörü olmayanlarda %3 çok risk faktörlü hastalarda ise %30 olarak bulunmuştur Bu risk faktörlerinin bilinmesi uzun süreli tedavinin planlanmasında önemlidir

Risk-faktör değişikliği: Risk faktörlerinin değiştirilmesi infarktüslü hastalarda uzun süreli prognozu (gidişatı) iyileştirmektedir Doktor ve hasta hipertansiyon ve hiperkolesterolemiye dikkat etmelidir

Sigara İçme: İnfarktüsten sonra sigara içimini kesen hastalarda infarktüsün tekrarlanması ve ölüm riskinin az olduğu gösterilmiştir Bu nedenle bu faktörün önemi hastaya vurgulanmalı sigaranın bırakılması ısrarla vurgulanmalıdır

Hipertansiyon: İnfarktüsten sonraki dönemde kan basıncı dikkatle izlenmelidir Tedaviye ihtiyaç duyan hastalarda kan basıncı dikkatlice düşürülmelidir

Hiperkolesterolemi: Günümüzde kolesterol iyi bilinen ve damar sertliğinin gelişmesinde önemli risk faktörüdür İnfarktüs geçiren hastalarda total kan kolesterolu 200 mg/dl LDL-K 100 mg/dl’nin altında olmalıdır

 
Şeker hastalığı: İnfarktüs sonrası dönemde şeker hastalarında kan şeker düzeyinin sıkı bir şekilde kontrol edilmesi gerekmektedir.
 
 
Kalp krizinin tekrarını önlemek ve kalp krizinden korunmak için;
  • Kan basıncınızı kontrol edin. Gerekirse doktorunuzun önereceği ilaçları kullanın.
  • Kolesterol seviyelerinizi kontrol edin. Gerekirse doktorunuzun önereceği ilaçları kullanın.
  • Eğer içiyorsanız sigara içmeyi bırakın. Bu konuda zorlanırsanız sigarayı bırakma polikliniklerinden destek alın.
  • Şeker hastalığınız varsa mutlaka kontrol altında tutun. Gerekirse doktorunuzun önereceği ilaçları kullanın.
  • Meyve ve sebze bakımından zengin, az hayvansal yağ içeren diyetler uygulayın.
  • Fazla kiloluysanız kilo verin,
  • Kalp sağlığınızı korumak için her gün ya da haftada en az 5 gün yürüyüş yaparak ya da diğer egzersizlerle vücudunuzu çalıştırın (Fakat önce kalp hastalıkları uzmanınıza danışın.),
  • Stresten uzak durun gerekirse bunun için profesyonel yardım alın (yoga, meditasyon, psikiyatrist vb).
  • Eğer kalp krizi için bir ya da daha fazla risk faktörü taşıyorsanız kalp krizini engellemeye yardımcı olması için aspirin alıp almamanız konusunda doktorunuza danışın. (Bilinçsiz aspirin kullanımının mide kanaması gibi olumsuz sonuçlar doğurabileceğini unutmayın).