21 Ağustos 2014 Perşembe

Zeka Geliştirme Teknikleri

ZEKA GELİŞTİRME TEKNİKLERİ – 9 ZEKA TÜRÜNÜN ANATOMİSİ

ZEKA GELİŞTİRME TEKNİKLERİ


Geleneksel olarak zeka, okuma ve matematik gibi temel konularda yeterliliği ölçen kısa yetenek testleriyle ölçülegelmiştir. Zeka büyük oranda hala bu testlerden elde edilen başarı ölçütleriyle tanımlanmaktadır. Fakat Harvard Üniversitesi’nde bir akademisyen olan Howard Gardner zekanın sadece okuduğumuz bir şeyi ne kadar kolaylıkla kavradığımıza ya da bir denklemi ne kadar kolaylıkla çözdüğümüze bağlı olmadığını düşünmektedir.Bu yüzden zekanın aslında 9 tür olduğunu vurgulayan “Çoklu Zeka Teorisi”ni ortaya atmıştır. Ayrıca bu zeka türlerinin ışığında zeka geliştirme teknikleri oluşturulabileceğini savunmuştur.
Gardner teorisinde salt bir yeteneğin zekayı tanımlamaya yetmeyeceğini ifade etmektedir. Hipotez, 1983′teki “Frames of Mind: The Theory of Multiple Inteligences” (Zihin Çerçeveleri: Çoklu Zeka Kuramı) adlı kitabında yer aldığı gibi bir insanın zekasının öngürülebilmesi için birçok kriterin dikkate alınması gerektiğini önermektedir.Gardner’ın teorisinde vurguladığı 9 farklı zeka şunlardır:
1. Natüralist Zeka: Canlıların arasındaki farklılıkları anlayabilme ve doğal yaşamın özelliklerine duyarlılılık gösterebilme yeteneğidir.
2. Mantıksal-Matematiksel Zeka: Nedensel sistemlerin temel ilkelerini anlayabilme yeteneğidir.
3. Görsel-Uzaysal Zeka: Zihnimizde uzaysal(3 boyutlu) dünyayı algılayabilme yeteneğidir.
4. Sözlü-Linguistik (Sözel) Zeka: Aklımızdaki fikirleri dili kullanarak ifade edebilme ve diğer insanları anlayabilme kapasitesidir.
5. Müzikal-Ritmik Zeka: Müziksel düşünebilme, müziksel motifleri duyabilme, tanıyabilme ve bu motifleri manipüle edebilme kapasitesidir.
6. Bedensel-Kinestetik Zeka: Problem çözmek veya bir şeyler üretebilmek için vücudumuzun tüm parçalarını kullanabilme kapsitesidir.
7. İçsel Zeka: Kendini anlayabilme, kim olduğunu bilme, ne yapabileceğini bilebilme kapasitesidir.
8. Sosyal Zeka: Bu zeka türü de diğer insanları anlayabilme yeteneğiyle ilişkilidir. İnsanlarla iletişim kurabilme, arkadaş olma yeteneğini içerir.
9. Varoluşsal Zeka: Hayat, ölüm ve sonsuz gerçekler hakkında soru sorma ve kafa yorabilme eğilimini sergilemektir.

1. Natüralist Zeka

Bu zeka çeşidi hayvanları, bitkileri ve doğada bulunan diğer varlıkları ayırabilme yeteneği olarak tanımlanır.Doğal zeki olarak övülen bireyler bilimsel teorileri gerçek hayata uygulamada son derece başarılıdır.Peyzaj mimarları, natüralistler ve bilim adamları doğal zeki olarak olarak adlandırılırlar. Siz de bu insanlar gibi olmak istiyor musunuz? İşte natüralist zekanızı geliştirmenin bazı teknikleri şunlardır:
-Kapalı ortamlar yerine dışarıda daha fazla zaman geçirin
Doğanın bir parçası olmak istiyorsanız doğayla iç içe olmalısınız.Evinizdeki rahatlığın tutsağı olmamalısınız. Seyahat etmek, ormanda ve dağlık alanlarda gezi yapmak ve bisiklete binmek gibi aktiviteler hayvanları, bitkileri hatta kaya formasyonlarını kategorize edebilme ve tanımlayabilme yeteneklerinizi geliştirecektir.
-Bahçe işleriyle ilgilenin
Bitki yetiştirme ve bakımı öğrenerek evinizin boş kısımlarını bitkilerle donatın.Bu şekilde doğal çevreyi algılayabilme gücünüzü geliştirebilirsiniz.

2. Mantıksal-Matematiksel Zeka

Soyut ve kavramsal olarak düşünebilme yeteneğini ifade eden bu zeka türü daha çok mühendisler, bilim adamları ve matematikçilerde gelişmiştir.Mantıksal ve matematiksel problem çözmede sıradışı yeteneklere sahip olmak istiyorsanız aşağıdaki beyin egzersizleri sizin için oldukça faydalı olacaktır:
-Kart oyunları oynayın
Popüler inanışın aksine mantıksal zekanızı geliştirmek için sıkıcı aktivitelerde bulunmanız gerekmektedir. Sayısal zekanızı geliştirmenin en eğlenceli yollarından biri mental olarak matematik işlemlerini yapabilmeyi tetikleyen kart oyunları oynamaktır. Crazy Eight, Go Fish ve Gin Rummy gibi oyunlar gençler için Black Jack de yetişkinler için hem matematiksel zekayı geliştirmek hem de eğlenceli vakit geçirebilmek için oldukça etkilidir.
-Bir matematik kulübüne katılın
Matematiksel zekanızı geliştirmede gerçekten kararlıysanız bilgilendirici ve aynı zamanda eğlenceli vakit geçirmenizi sağlayacak bir matematik kulübüne katılın.Bu kulağa sıkıcı gelebilir fakat öyle değildir. Bu tür kulüpler sizlere destek vericidir ve aynı zamanda sosyal bir ortamda öğrenmenizi sağlar.Arkadaşlarınızla beraber öğrenerek ve kollektif bir ortamda rekabete girişmek aradığınız matematik zekanın gelişmesini sağlayacaktır.

3. Görsel-Uzaysal (3 boyutlu) Zeka

Soyut ve somut görselleştirme becerisi görsel zekaya sahip insanların sahip olduğu yeteneklerden sadece biridir. Resimler üzerinde düşünebilme gibi sıradışı yetenekleriyle uzaysal zekaya sahip insanlar objeleri kolaylıkla boyayabilme, inşa edebilme ve dizayn edebilme yetkinliklerine sahiptirler.Görsel zekanızı geliştirmek için aşağıdaki aktivitelerle daha fazla ilgilenebilirsiniz:
-Bulmacalar çözün
Görsel-uzaysal zekanızı geliştirirken aynı zamanda hoşça vakit geçirebilirsiniz.Bunun da en etkili yollarından biri de değişik türde bulmacalar çözmektir.Zihninizde nesneler üzerinde manevra kabiliyetine ihtiyaç duyan Rubik Küpü, Jigsaw bulmacaları ve uzaysal bulmacalar görsel ve uzaysal yeteneğinizin gelişmesinde harikalar yaratacaktır.
-Satranç oynayın
Görsel zekanızı geliştirebilecek diğer eğlenceli bir yol da satranç oynamaktır.Bu oyunun beynimize bir çok faydası olduğu inkar edilemez bir gerçektir.Satranç hafızamızı kuvvetlendirmenin ve problem çözebilme kabiliyetimizi zenginleştirmenin ötesinde görsel ve uzaysal zekanın en önemli boyutu olan yaratıcılığımızı da geliştirir.Zenginleşen yaratıcılığınızla tıpkı üstün görsel zekaya sahip mimarlar ve ressamlar gibi objeleri dizayn edebilme gücünüzün geliştiğini hissedeceksiniz.
-Google Earth ve Google Map gibi uygulamaları sıklıkla kullanın
Google Earth ve Google Map uygulamaları tanımadığınız bir yerde yolunuzu bulmaya yardımcı olmanın ötesinde görsel ve uzaysal zekanızın da gelişmesini sağlayacaktır.Bu programlar en nihayetinde yön hissinizin gelişmesini sağlayacaktır.Bu araçlar sizi adeta navigasyonel bir cihaz haline getirecektir. GPS gibi navigasyon aletleri insanı dikkatsiz bir sürücü haline getirmektedir.Bu tür cihazları kullanmak yerine bir harita yardımı ile yönünüzü kendi kendinize bulmaya çalışmak görsel zekanızın körelmemesi adına daha faydalıdır.

4. Sözel-Linguistik(Sözlü) Zeka

Sözel-sözlü zekaya sahip insanlar kelimelerin anlamlarına, seslerine ve ritimlerine yüksek derecede duyarlıdır.Özellikle yazma, okuma, öğretme ve dinleme kapasiteleri üst seviyededir.Sözel-linguistik zekanızı önemsiyorsanız, aşağıdaki zeka geliştirme tekniklerini dikkate alınız:
-İlginizi çeken ve merak uyandıran şeylerin günlüğünü tutun
Dikkate değer bulduğunuz şeylerin üzerine gidin.Örneğin size çekici gelen özgün bir makale ya da ünlü biri hakkındaki düşüncelerinizi yazın.
-Görmek istediğiniz bir ülke ya da şehir hakkındaki düşüncelerinizi yazınız
Paris’i görmek ya da İngiltere’de yaşamak mı istiyorsunuz? Hayalleriniz dışında bir yerde yaşam şansını elde ettiğinizde nasıl bir yaşam hayal ettiğinizi düşünün ve şu anki hayatınızdan daha farklı nasıl bir hayat tarzınız olurdu?
-Edebi bir yapıt kaleme alın
Bu bir hikaye,şiir,roman ya da oyun olabilir. Hayallerinizi harekete geçirin ve zihninizdeki kelimeleri kağıda dökün.Yazılarınızı bir öğretmeninize ya da alanında uzman kişilere gösterin ve onlardan geri dönüş alın.Hangi kısımların sıradışı olduğunun, hangi kısımların geliştirilmesi gerektiğinin farkına vardığınızda diğer denemelerinizde daha başarılı olduğunuzu göreceksiniz.

5. Müzikal Zeka

Ses sanatçıları, besteciler ve müzisyenler genellikle
bu zeka türüne sahiptirler. Müzikal zekaya sahip insanlar ses ve müzik tınılarını farklı bir hassasiyetle dikkate alırlar ve değişik türde tını ve ritim üretmede oldukça iyidirler.Aşağıdaki metotları ve alıştırmaları uygulayarak siz de müzikal zekanızı yeteneklerinizi geliştirebilirsiniz.
-Şarkı söyleyin
Şarkı söylemenin sizin için uygun bir aktivite olmadığını düşünebilirsiniz fakat bu söyleyemeyeceğiniz anlamına gelmez.Bulduğunuz her fırsatta; duşta,arabada ya da ofiste molalarda şarkı söyleyebilirsiniz.Favori şarkıcılarınız gibi çok ince notaları söyleyemeyebilirsiniz fakat müzikal zekanızda çok önemli aşamalar kaydedebilirsiniz.
-Bir enstrüman çalmasını öğrenin
Bu belkide müzikal zekanızı geliştirmek için en etkili yöntemdir.Bir enstrüman üzerinde çalışmak ne kadar basit ya da komplike olursa olsun temel tonları,ritimleri ve tizleri öğrenmenizi sağlar.Enstrüman çalma yeteneğinizi geliştirdikçe tıpkı idolleriniz gibi müzikal zekanızı somutlaştırıp sergileyebilme kabiliyetine erişeceksiniz.
-Değişik tarzlarda müzik dinleyin
Müzikal zeka sadece iyi şarkı söyleyebilme ve enstrüman çalabilmekten ibaret değildir.Aynı zamanda ne kadar özgün ya da tuhaf olursa olsun müzikten zevk alabilme ile de ilgilidir.Klasik müzikten pop müziğe, yerli müzikten karma müziğe kadar değişik senfonilere kulağınızı aşina edin.Kulağınızı birçok melodiye aşina ederek müzik dünyasındaki değişik tonları birbirinden ayırabilme yeteneğini elde edeceksiniz.

6. Bedensel-Kinestetik Zeka

Dans ederken ayaklarınız birbirine dolaşıyor ama partneriniz kuğular gibi süzülüyor mu? Bu adaletsizliğin bir açıklaması var. Bazı insanlar fiziksel olan şeylerde vücutlarını iyi kullanamazken, bedensel olarak zeki insanlar vücutlarını çok iyi koordine edebilir (sporcular gibi), birçok fiziksel yeteneği aynı anda sergileyebilir (dansçılar gibi) ve objeler üzerinde şaheserler yaratabilir (heykeltıraşlık gibi). Bedensel olarak zeki insanlar zamanlama konusunda mükemmel bir sezgiye sahiptirler ve beyin-vücut koordinasyonları neredeyse kusursuzdur. Bu zekaya sahip insanlar genellikle zanaatkar, dansçı, atlet ve cerrah gibi meslek gruplarında olurlar. Bu zekayı geliştirmek için:
-Fiziksel becerilerinizi kullanabileceğiniz bir hobi edinin
Futbol, basketbol, tenis gibi bir spor dalını, dans etmeyi ya da el becerilerinizi kullanabileceğiniz çömlekçilik gibi bir kursu tercih edebilirsiniz. Böylece vücut zihin koordinasyonunuzda gözle görülür bir iyileşme fark edeceksiniz.

7. İçsel Zeka

Kendilerini, düşüncelerini, duygularını çok iyi anlama yeteneğine sahip ve bu yeteneklerini hayatlarını planlama noktasında iyi değerlendiren insanlar içsel zekaları yüksek olanlardır. İçsel zeka kendini takdir etmeyi ve insanın kendi durumu hakkında geniş bir anlayışa sahip olmayı gerektirir. İçsel olarak zeki insanlar kendi duyguları hakkında derin bir bilince sahiptirler ve genelde utangaç olurlar. Bu zeka türünün örnekleri filozoflar, ruhani liderler, yazarlar ve psikologlar arasında görülür. İçsel zekanın gelişmesi için:
-Kendinizi dinlemeye zaman ayırın
Günlük hayatın gürültüsüne o kadar alışmışız ki, kendimizi tamamen dış dünyaya karşı konumlandırıyoruz. Oysa ki, kim olduğumuzun farkında olmaksızın yaptığımız eylemler bizi mutlu etmeyecek hedeflere sürüklüyor. Örneğin, herkes öyle yaptığı için üniversite sınavına hazırlanan müzikal zekası yüksek bir öğrenci, çok iyi bir bölümü kazansa dahi, burada ne başarılı olabilecek ne de mutlu olabilecektir. Yunus Emre’nin dediği gibi: “İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir / İlim kendin bilmezsen / Ya nice okumaktır.” Bu yüzden, kendimiz hakkında düşünmeye başlamamız gerekir. Tamamen, kendinizle meşgul olun demiyorum. Sadece bunun için biraz zaman ayırın. Farkındalığınızın arttığını göreceksiniz.

8. Sosyal Zeka

Toplumda görünürde diğer insanlarla çok iyi ilişkiler kurmada özgün yeteneklere sahip insanlara rastlamışsınızdır.Bu insanlar sosyal zekalarını kullanarak, diğer insanları anlamaya çalışarak ve onlarla konuşarak sosyal hayatta başarı elde ederler.Sosyal zeka insanlarla sözlü ya da sözsüz olsun efektif bir şekilde ilişki kurabilmeyi ve onların huylarını ve bilinçaltlarını hissedebilmeyi, buna bağlı olarak sosyal ilişkilerde farklı bakış açıları geliştirebilmeyi sağlar.Bu tür zeka politikacılarda, aktörlerde ve öğretmenlerde mevcuttur.Bu tür zeka aynı zamanda liderlik rolüne soyunmuş genç yetişkinlerde rastlanabilir. Sosyal zekanın gelişmesi büyük ölçüde insanlarla ilişkilerinize ne kadar önem verdiğinize bağlıdır. Eğer gereken çabayı harcayıp, cesur olursanız, sosyal zekanız gelişecektir. Bunun için iletişimdeki hatalarınızı gözden geçirin. Konuşurken rahatlayın ve pozitif olun. Kelimelerinizi seçerek konuşun. Karşınızdaki insani mutlaka dinleyin.

9. Varoluşsal Zeka

Sıradan insanlar günlük yaşantılarını kendi varlık sebeplerine fazla kafa yormadan sürdürürken; varoluşsal zekaya sahip insanlar bu konularda fazlaca düşünürler.Bu düşünceler yaşam ve ölümün nedenlerini ve nasıllarını içerebilir.Birçok insan bu düşünceleri hiç dikkate bile almazken kendi varlığına düşkün insanlar insanların neden doğduğu,hayata nasıl geldiği ve neden öldükleri gibi soruların cevaplarını keşfetmeye çalışırlar.Bu tür insanlar aynı zamanda hayatın ve ölümün ötesinde neler olduğu konusunda düşünce yürütebilecek kapasiteye ve duyarlılığa sahiptirler.Varoluşsal zeka hakkında çok fazla tartışma yapılmamasına rağmen bu zeka türü aynı zamanda ruhsal ve ahlaki zeka olarak da tanımlanmıştır.

12 Ağustos 2014 Salı

Klimanın Faydaları ve Zararları

 

Klimanın Faydaları ve Zararları:

Klima almaya niyetlendiniz yada niyetlenme arifesindesiniz, peki klima size ne gibi faydalar sağlıyacak;

  • Herşeyden önce bilimsel bir gerçek, sıcak ortam, özelliklede gereğinden fazla sıcak hem beyin fonksiyonlarını hemde bendensel aktiviteyi düşürür. Klima kullanımıda, yani uygun koşullarda sıcaklık sizi bu etkilerden kurtaracaktır. Emin olun ki uykunuz bile daha kaliteli olacak.
  • Gerek iş yetinizde olsun, gerekse de evinizde; bilinçle kullanılan bir klima ortamın yaşam standartlarını yükseltir, konfor sağlar.
  • İş yerinde yada evde çalışıyorsanız, klima sizin iş performansını arttıracaktır.
  • Klimalı ortam beyinsel ve fiziksel aktivitelerinizi arttırır.
  • Düşük sıcaklıktaki ortamlar da böcek ve bakteri üremesi durur, sayılarında azalma gözlenir.
  • Uygun sıcaklıktaki ortamda insanlar daha az terler, buda olası su kaybı-dehidrasyona uğrama ihtimalini azaltır.
  • Klima filtreleme özelliği sayesinde harici alerjenlerden kurtulmanızı sağlar, alerjik reaksiyona maruz kalmanızı önler. Polenlerden kurtulursunuz.
  • Klimanızın kurulumu tam yapıldıysa ve bakımları düzenli yapılıyorsa soluduğunuz havanın kalitesini yükseltir, bu stress ve buna bağlı sıkıntıları; bunlardan doğa bilecek hastalıkları engeller.
Yukarıda yazanlar klima almayı planlaya yardımcı olabilecek nitelikte, klimanın pozitif faydalarını sıralamaktadır. Aşağıda işe klimanın olası negatif etkilerine yer verilmektedir.
  • Ani yaşanılacak hava değişimleri solunum sisteminde ufakta olsa hasarlar, sıkıntılar verir.
  • Deride ve mukoza tabakalarında kuruluğa sebep olabilir.
  • Klimanın en doğal zararı ise çalıştığı ortama sürekli bir ses katmasıdır.
  • Hava dolaşımı solunum yolu hastalıklarının bulaşmasını kolaylaştırabilir.
  • Klima filtresinde ki tozlar ve mantarlar alerjik reaksiyonlara sebep olabilir.
  • Rinit, farenjit, boğaz tahrişi ve ses kısıklığına sebep olabilir.
  • Gözle ilgili bazı rahatsızlıkları nüksettirebilir, konjonktivit ve blefarit bunlara güzel örneklerdir.
Görüldüğü gibi makul faydalarının yanı sıra, bazı zararlara sahiptir. Yalnız dikkatinizi çekmek istediğim en büyük husus; klima bakımı ve temizliğidir. Yukarıda sayılan bu negatif etkilerin hepsinin sebebi bilinçsiz kullanımdır. Klimanıza bakım yaptırmazsanız tamamiyle kir yuvası olacaktır, bunun yanı sıra yüksek performansta kullanımla klima çarpması gibi durumlar yaşanabilir.
Hiç bir zaman klima hasta etmez, bilinçsiz kullanım hasta olmanıza sebep olur. Bakımı yapılmayan, düzgün kullanılmayan klima mikrop yuvası olacaktır.

Unutmayın!

  • Klimanın çalıştığı odayı sürekli havalandırmayı ihmal etmeyin, her gün bir müddet boyunca havalandırılmalıdır.
  • Kurulum ve bakımlarda profesyonel yardım alın, yetkili teknik servislere danışın.
  • Oda sıcaklığını 23 °C civarında tutun, ne çok sıcak nede çok soğuk olsun.
  • Oda nem miktarını %50-60 civarından aşağı indirmeyin.
 

5 Ağustos 2014 Salı

40 Yıl Hatırı Olan Kahvede Bilinmeyenler

40 yıl hatırı olan kahvede bilinmeyenler...


40 yıl hatırı olan kahvede bilinmeyenler... Sosyal ortamların vazgeçilmezi olan kahve yüzyıllardır kültürümüzün ayrılmaz bir parçası. Kahve sadece bir içecek değil elbette, önemli günlerin anların tanığı, sohbetlerin vazgeçilmezi. Kahvenin pişirilmesi, sunumu, bardağı hepsi ayrı bir ritüel. Kültüre kahvenin etkisiyle girmiş deyimler, gelenekler de yer etmiş durumda.

-Kısaca dünya ve Türkiye'de kahve alışkanlığının ortaya çıkışını kültürünü aktarabilir misiniz?

Kahvenin ortaya çıkmasının, keçilerini otlatan bir çobanın keçilerin bazı yemişleri yemesiyle çok canlanmalarını görmesi sayesinde olduğu söylenir. Yani kahvenin bir içecek olarak tercih edilmesinin sebeplerinden birisi uyanık tutan, canlandıran kafein içermesi… Zamanla kahve sosyal ortamların vazgeçilmez içeceği olmuş ve insanları bir araya getiren ve sosyal ortam yaratan bir içecek haline gelince tüketimi daha da artmış. Günümüzde de bu işlevini sürdürüyor. Önceleri Arap Yarımadası’nda sınırlı iken; Osmanlı’nın kahveyi tanıması, kendine özgü bir pişirme yöntemi geliştirmesi ve gerek sarayda, gerekse günlük yaşamda ona sunum ve anlam açısından bazı özellikler yüklemesi (kahve fincanı, kahve zarfları, saraydaki kahve sunum sanatı, kız isteme geleneğindeki yeri vb.) nedeniyle Osmanlı topraklarında ve bu yolla Avrupa’da hızla yayılmış. Avrupa’da kahve tüketiminin erken dönemde oryantalist bir yaklaşımla arttığını ve bir gösteriş unsuru olduğu da söylenebilir. 

-Kahvenin neden 40 yıl hatırı vardır?

Bu nereden çıkmış tam bilinmiyor ama rivayet muhtelif. Osmanlı zamanında bir Rum kahveye gider ama kahveci ona kahve vermez. Orada bulunan bir reis kahveyi alır ve ona verir. Yıllar sonra bir savaşta bu reis esir düşer ve bu Rum reisi tanır ve onu köle pazarında satın alıp serbest bırakır.  Hikaye buysa da, genelde kahve içilirken yapılan sohbetler, arkadaşlıklar hatta aşklar bu lafı açıklamaya yeter.

-Acı kahve içmek ne anlam ifade eder?

Kahveye başlangıçta şeker atılmazdı. Osmanlı’ya gelen yabancılar bu acı tattan pek hoşlanmadılar ve yazılarında, şiirlerinde acı kahveden bazen de olumsuz anlamda bahsettiler. Bu acı sözünün biraz da o dönemde Türklere karşı olan korku ve düşmanlığı da yansıttığını söylemek mümkün. Daha sonra Fransız saraylarında kahveye şeker atılmaya başlanınca kahve hızla yayıldı. Günlük hayatta “bir acı kahve içmek” lafı “acı içelim ama tatlı konuşalım” anlamına geliyor denebilir.

-Pişirme yöntemleri hakkında kısaca bilgi verir misiniz? Neden su ile servis edilir?

Bu oldukça ayrıntılı bir konu… Kısaca özetlemek gerekirse, kahve doğrudan ateş üzerinde kaynatılarak (Türk Kahvesi, Moka kahve), içinden sıcak su geçirerek (filtre kahve, French Press), yüksek basınçlı su buharı geçirerek (espresso) pişirilebilir.  Suyla ikram edilmesi ise kahve lezzetini en yoğun şekilde almayı sağlamak için. Genellikle kendi özgü ve güzel tadı olan yiyecek veya içeceklerden önce ağız temizliği gerekir ki, bu yeni tadı daha güçlü duyalım. Bu nedenle kahveden önce su içerek kahve tadına başka tatların karışması önlenir.

-Kız isteme merasimlerinin bir parçası haline nasıl gelmiştir?

Kız isteme merasimi kız isteyen ailenin gelin adayını doğrudan tanıdığı ilk buluşmadır. Bu buluşmada gelin adayının hünerlerini sergilemesi, eskiden ailenin yanına da çıkamadığı için çok zordur. Bu nedenle Türk kahvesi pişirmek gibi oldukça hüner isteyen ve hata affetmeyen bir beceri ile aday kız kendini kanıtlamış olur. Günümüzde otomatik kahve cihazları ile bu işin de anlamı azaldı ama yine de hoş bir gelenek olarak sürüyor.

-Bir profesör, Türk kahvesi yerine sağlık için Yunan kahvesini önerdiğini beyan etti. Tartışmalar oldu. Türk kahvesi ile Yunan kahvesi arasındaki fark nedir?

Bu üzücü bir durum… Sanırım sağlık ticareti ya da herhangi bir konunun ticaretini yapıyorsanız, müşteri kitlenizi düşünerek konuşmanız lazım. Burada da böyle bir durum olmuş gibi görünüyor. Bu konuda bizim de ciddi hatalarımız var. Yıllarca içine dönük bir toplum olarak yaşamamız, geçmişimize sahip çıkmamamız, patent konusuyla ilgilenmemiz gibi nedenlerle bizim olan pek çok şeye başkaları sahip çıkmış. Şimdi büyük gayretlerle bunu geri döndürmeye çalışıyoruz. Türk kahvesi ile Yunan kahvesi arasında hiçbir fark yok. Atina’da kahve içmiş birisi olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim.

-Mırra’nın Türk kahvesinden farkı nedir? Güneydoğu’da bazı illerde o yörenin insanı neden o kahveyi tercih eder?

Mırra pişirme tekniği, tadı ve içme kültürü açısından Türk kahvesinden çok farklı. Uzun süre pişiriliyor. Çok miktarda pişiriliyor ve çok koyu oluyor. Ayrıca kültürel olarak mırra içimine çok anlam yükleniyor. Bu tekniğin niye geliştiğini bilmemekle birlikte; mırra içimi çok büyük grupların sohbet için toplandığı ortamlarda yapılıyor. Bu durumda herkese tek tek kahve yapmak çok zor olacağı için, toptan kahve yapmak amacıyla geliştirilmiş bir pişirme yöntemi olabilir. Tercih nedeni ise yöresel gelenek ve kültür…

-Kahve konseptli kafeler, Türk insanın kahve içme alışkanlığında nerde duruyor? Bu kafelerde kahve alışkanlığı değişti mi? Tüketim arttı mı?

Türkiye aslında kahve tüketimi açısında oldukça aşağılarda... Biz daha çok bir çay ülkesiyiz. Çayın ülkemizde yetişmesi, kahvenin ise dışardan alınması bunun nedenlerinde birisi olabilir. Son yıllara hızla yayılan kahve zincirleri kahve içme alışkanlıklarımızı özellikle gençler arasında çok değiştirdi ve tüketimi de artırdı. Bu aynı zamanda kahve kültürünün ne kadar seçenekli ve değişik unsurları olduğunu da gösterdi. Bu, işin olumlu tarafı… Olumsuz tarafı ise Türk kahvesinin yerini başka kahvelerin alması ve özellikle gençlerin kahveyi sade değil de krema, süt, şeker, şurup gibi katkılarla içmeleri ve alınan yüksek kalorilerin genç obezitesinde önemli katkısı olması…

-Kahvenin psikososyal ve sinir sistemi üzerine etkileri nelerdir?

Kahvede bulunan kafein, bilinen en etkili doğal uyarıcılardan… Bu nedenle özellikle uyumamak için kullanılıyor. Kahvenin dikkati toplayıcı etkisi, hafızayı uyarıcı etkisi bilinen etkileri arasında yer alıyor. Bu nedenlerle gençler arasında enerji içecekleri çok yaygın. Bu içecekler yüksek dozda kafein veya benzerlerini içeriyor. Kahve ve sağlık ilişkisi oldukça karmaşık... Genelde kahvenin bazı kanser türleri, bazı şeker hastalığı tipleri, Alzheimer, Parkinson gibi hastalıklara karşı koruyucu olduğunu gösteren ciddi araştırmalar var. Ancak bu konuyu abartmamak gerekli; yani bol bol kahve içip, günde 2 paket sigara içip, koltuğunuza rahatça yayılıp, “Bana bir şey olmaz” diyemezsiniz, çünkü bu tip hastalıklar birçok faktörün bir araya gelmesiyle oluşuyor. Genetik ve yapısal faktörler, çevre koşulları vb. bunları etkiliyor. Kahvenin kısıtlanması gereken durumlar da var. Özellikle hamilelik döneminde, demir eksikliğine bağlı kansızlıkta, reflü hastalığında, ciddi kalp ritmi bozukluğu olanlarda, kulak çınlaması olanlarda kahvenin sınırlanması doğru olur.

Kahve tüketim profili
Kahve içme alışkanlarıyla ilgili dikkat çekici veriler içeren “Kahve Tüketimi” konulu araştırmanın sonuçları; Türk halkının, sanıldığının aksine sabah ya da öğlen değil, akşam yemeğinden sonra kahve içmeyi tercih ettiğini ortaya koydu. Omega Araştırma Organizasyon Eğitim Danışmanlığı, Mikado Yayınları ve Kahve.gen.tr sitesi tarafından, Türkiye genelinde bin 331 kişiyle gerçekleştirilen araştırmanın bulgularına göre, halkımızın yüzde 78.7’si düzenli kahve içiyor. Günün en çok kahve içilen vakitlerini, yüzde 36.9 ile akşam yemeğinden, yüzde 24.6 ile öğle yemeğinden, yüzde 19.8 ile kahvaltıdan sonra olarak belirten katılımcıların yüzde 68.2’si kahvesini evde, yüzde 27.7’si işte, yüzde 6.7 ise dışarıdaki mekanlarda içiyor.
Araştırma sonuçlarına göre katılımcıların yüzde 47.3’ü günde 1 fincan kahve tüketiyor. Türk halkının yüzde 87’si kendini kahve bağımlısı olarak nitelemiyor. Kahve bağımlısı olduğunu söyleyenlerin oranı ise yüzde 13.
 Türk halkının yüzde 56.7’si küçük fincanda kahve içmeyi tercih ediyor.
 Katılımcılar evlerine kahve alırken, yüzde 57.3 ile lezzeti ön planda tutuyor; yüzde 32.1’i marka tanınırlığını dikkate alıyor. Kahve satın alırken ya da sipariş verirken, tadının yumuşaklığı veya sertliği, yerel veya özel marka olması ve fiyatı, tercih nedenleri olarak sıralanıyor. Araştırmaya katılanların yüzde 94.4’ü, piyasada bulunan kahve çeşitlerinin ihtiyacı karşıladığını düşünüyor.

Kahve sosyal aktivite aracı...


Araştırmaya katılanların yüzde 51.2’si sosyal aktivite olarak, ev dışında kahve içmeyi tercih ediyor. Dışarıda kahve tüketenlerin yüzde 47.5’i Türk kahvesi içiyor. Mekânlarda ise temizlik, güler yüzlü personel, hızlı servis ve kahve çeşidinin fazlalığına önem veriyor.
 Kahvenin tadını ve kokusunu seven, rahatlattığını ve sağlıklı olduğunu düşünen katılımcıların yüzde 68.6’sı sade, yüzde 37.7’si sütlü, yüzde 13.9’u kremalı kahveyi tercih ediyor. Türk halkının yüzde 29.2’si yorgunluk hissettiğinde kahve içmeyi seviyor. Evine aldığı kahve markasını seçerken, öncelikle lezzet, ardından kahve markasının tanınırlığı, kolay bulunurluğu ve çevrede tercih edilmesi gibi faktörler öne çıkıyor. Çay içmeyi sevmek, sağlık açısından zararlı olduğunu düşünmek, tadını sevmemek ve çocukluktan gelen alışkanlıklar ise “kahve içmeme” nedenleri olarak sıralanıyor. Araştırmaya göre, Türk halkının büyük bölümü, ev dışında sosyal aktivite olarak kahve içmeyi tercih ediyor. Ev ve iş yeri dışında tüketilen kahve türleri de farklılık gösteriyor.